Vücudumuzdaki Kazomorfinler ve Gluteomorfinler

Eroin, kokain, esrar gibi yasa dışı uyuşturucular uyuşturucular, opioid vücutta morfin gibi etki gösteren kimyasal maddelerdir. Diğer bağımlılıklardan riski çok fazla olan bir bağımlılık türüdür.

Bunları kullanmıyor olsak da aslında vücudumuz uyuşturucu ile çevrili. Neden mi? Çünkü vücudumuza aldığımız belli besinlerden bazıları uyuşturucu etkisi yaratan kimyasallar üretmekte.

Örneğin endorfinler, beyin tarafından üretilen yüksek ağrı kesici ve heyecan verici güçlere sahip kimyasallardır. Endorfin, morfininkine benzer bir eylemi belirtir.

Endorfinler, ağrı toleransını artırmanın yanı sıra iyi bir mizah duygusu verir. Strese daha iyi dayanmanızı, iştahı, uykuyu, vücut ısısını ve adet döngüsünü düzenlemenizi sağlar.

Şu ana kadar her şey yolunda gibi…. Fakat, Gluteomorfinlerin ve Kazomorfinlerin ne olduğunu anladığımızda işler biraz değişecek.

Gluteomorfinler ve Kazomorfinler

Çavdar, buğday, horosan buğdayı, arpa, kılçıksız buğday ve bunların türevleri gibi tahıllar glüten proteini içerir.

Süt proteinleri ise;

  • Peynir altı suyu proteinleri dediğimiz whey proteinleri (yaklaşık % 20)
  • Kazeinler (yaklaşık % 80)
  • Kazeinler de kendi içinde  α, ß, γ ve k’dir. Bunlardan ß kazein toplam kazeinlerin yaklaşık% 30’unu temsil eder.

Süt, Ürünleri ve Tahıllar

Bazı süt ürünleri veya tahılların bir kısmı tüketildikten sonra sindirim enzimleri, glüteni ve ß-kazeinleri işler. Bu süreçte morfine benzer şekilde gluteomorfin ve ß-kazomorfin bileşenlerine çevirebilir.

Opioid reseptörleri vücudun birçok yerinde az miktarda bulunmaktadır, vücutta morfin gibi etki gösteren kimyasal maddelerdir. Ana kullanım amaçları Analjezidir(ağrının yitirilmesi). Bu ajanlar merkezi sinir sistemindeki ve gastrointestinal sistemdeki opioid reseptörlerine bağlanarak etki gösterirler. Bu bağlanma sonucu hem istenen hem de istenmeyen etkiler oluşur.

Çeşitli çalışmalar, hem gluteomorfinlerin hem de kazomorfinlerin bu reseptörlere aşırı afinite (çekim gücü) ile bağlanabiliyor. Yorgunluğa, anksiyetenin azalmasına, sis hissine ve uyuşukluğa neden olmaktadır. Süt ve tahıllar, işe gitmeden önce büyük miktarlarda kaçınılması gerekir.

Akşam yatmadan önce ise süt içilmesi tavsiye edilir. Çünkü sütün içerisinde bulunan triptofan melatonin hormonunun salgılanmasını tetikler. Melatonin hormonu biyolojik saatimizi düzenler ve uyumamıza yardımcı olur.

Anti-depresif beslenme söz konusu olduğunda, beslenmede aklımıza ilk gelen makro besin ögesi karbonhidrattır. Yüklü karbonhidrat içeren besinler, serotonin salgılanmasını uyararak hareket edebilirler. Fakat aktivitelerinin endorfin benzeri eyleme bağlı olduğu sıklıkla unutulur.

Ayrıca, herhangi bir opioid, gastrointestinal düzeydeki önemli etkileri belirler. Aslında, mide hareketliliğinin güçlü bir şekilde yavaşlamasına ve bunun sonucunda kabızlığa neden olurlar. Yaygın ishal önleyici ilaçların temeli olmaları tesadüf değildir.

Aslında kazeinlerin, bağırsak geçişini yavaşlatarak kabızlığa neden oldukları fazlasıyla kanıtlanmıştır. Kas kütlesini artırmak için toz kazein kullanan tüm sporcular, bu tür bir problemle karşılaşabilirler.

Morfin Etkisi ve Enflamatuvarda Artış

Morfin gibi, kazomorfinler ve gluteomorfinler de barsak mukus salgılanmasını uyarabilir.

Mukus salgılanması epitel hücrelerini koruduğu için olumlu görünse de gastrointestinal aktiviteyi etkiler.

Bunun yanında mukus salgısı, bakteri florasına zarar verebilir ve beyaz kan hücrelerinin işlevselliğine müdahale edebilir. Aslında bilimsel çalışmalar, kazein ve glüten uygulamasından sonra tüm enflamatuvar belirteçlerin nasıl arttığının altını çizmektedir.

Sürekli glüten ve kazein tüketen kişilerde düşük seviyelerde glutatyon ve antioksidan madde olan S-adenosilmetiyonin bulunur.

Vücudun antioksidan kapasitesinin bu moleküller tarafından ciddi şekilde test edildiği görülmektedir. Bu durum bağırsak geçirgenliğini daha da kötüleştirebilir.

Aynı zamanda bunları tüketmek alerjilere ve intoleransa yol açabilir. Dolayısıyla bağışıklık sisteminin dengesini bozarak otoimmün hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu yüzden otoimmün hastalıklardan mustarip olanlar süt ve süt ürünleri ile glüten içeren tahıllar kullanmamalıdırlar.

Kazomorfinler ise laktoz intoleransı yaratabilir.

Bu proteinlerin neden olduğu iltihap, laktaz enziminin aktivitesine müdahale ederek önceden var olan bir hipolaktazi durumunu şiddetlendirebilir.

Bağırsak geçirgenliğinin azalmasıyla mikrobiyotadaki değişiklik şekerin daha fazla fermantasyonuna neden olabilir.

Laktoz intoleransı ile birlikte şişkinlik ve ishal belirtileri ortaya çıkar.

Tüm opiatlar gibi, süt ürünlerini, peyniri ve glüten içeren karbonhidratları hayatımızdan çıkarmalıyız. Glisemik indeksi yüksek olan besinleri tüketmemeye özen göstermeliyiz. Unutmamalıyız ki bu besinleri tüketmeyi kestiğimiz zaman biz de bağımlılık ve yoksunluk hissi yaratacaktır.

Detoksifiye

Detoksifiye mi? Mümkün, ama kesinlikle kolay değil.

  • Glütensiz ürünler tüketmeye özen gösterelim.
  • Düşük glisemik indeksli karbonhidratları tercih etmeye özen gösterelim, tehlikeli insülin iniş çıkışlarına engel olmuş oluruz.
  • Akşam yemeklerinde ise tercihen karbonhidrat tüketmek gece uykusuzlukları için yararlı olabilir.
  • Peynir tüketimini haftada iki defadan fazla olmamak üzere beslenme uzmanının önerdiği porsiyonla sınırlandırmaya da özen gösterelim.

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezler kullanmaktadır. Kabul Et Devamını Oku